Zubeyr (R.A.) ile Ebi Bekir (R.A.) arasindaki kardeslik ve sevgi
baglari giderek daha da pekisip kuvvetleniyordu. Ebi Bekir (R.A.)
onu cok seviyor, onda ihlas simalari, iyilik pariltilari, kuvvet ve
cesaret isaretleri goruyordu.
Zubeyr (R.A.) bir gun Ebi Bekir'in (R.A.) yanina gelmisti:
- Ya Eba Bekir! Ben bir is icin sana geldim.
- Hayrola, Zubeyr?
- Kizin Esma'yi bana verir misin?
Ebi Bekir (R.A.) sustu. Basini onune egdi, dusunmeye basladi.
Suphe yok ki Zubeyr nesebi guzel bir gencti. Peygamber (S.A.V.)
sulalesindendi. Annesi Safiyye (R.A.) de Peygamberin (S.A.V.) halasi
idi. Aslinda nesebine, serefine filan da hacet yoktu. Cunku o mumin
bir delikanliydi. Iman tek basina her turlu serefden, saltanattan,
nesebden ustun olmaya yeterliydi. Imanin yaninda fakirligin de hic
bir onemi yoktu. Cunku en buyuk zenginlik imanda mevcuttu.
Zubeyr'in (R.A.) malca fakir, Ebi Bekir'in (R.A.) ise zengin
oldugu da bir gercekti. Fakat fakirlik yuksunulecek bir kusur
olmadigi gibi, zenginlik de gururlanilacak bir meziyet degildir. Her
ikisi de hayatin birer cilvesinden ibarettir. Kimin zengin, kimin
fakir olacagi ise, suphesiz Allah'in (C.C.) takdirindedir. Nitekim
Hud siresinde de "Rabbin dileseydi, insanlarin hepsini bir ummet
yapardi. Fakat, Rabbinin koruduklari mustesna, hala ayriliktadirlar"
buyrulmaktadir.
Ebi Bekir (R.A.) bu dusuncelerden sonra basini kaldirip sevgiyle
Zubeyr'e (R.A.) bakti ve,
- Bir engel yok Zubeyr! Allah (C.C.) mubarek etsin! dedi.
Zubeyr (R.A.) mutluluk icinde yeni yuvasinin hazirligina giristi.
Hazirliklarin tamamlanmasindan sonra, gelini alip evine goturdu.
Esma (R.A.) guzel ahlak sahibi bir kiz idi. O her seyden once
Siddik'in (R.A.) Allah'in (C.C.) dinine erkeklerden ilk icabet
edenin, Allah (C.C.) yolunda gonullu olarak, her turlu azginliga
meydan okuyup kendini inancina kurban olarak adayan bir zatin kizi
idi.